Settâr

Allah’ın, Resulünün ve Aşık Kullarının Selamı ve Rahmeti üzerinize olsun.

 

Settâr

Örtünmek, Gizlenmek manasına gelen İsm-i Şerif’tir.

Dinî mânâ da ise kadınların namahreme görünmemek için yapması ve dikkat etmesi gereken olgulardır.

Kadınlar da Saç, Yaratılışında endam güzelliğinin tecelli ettiği yerdir. Saç kadının kendi endamına uygundur.

Saç kadınlarda uzundur.

Kıl, Tüy yoktur veyahut yok denecek kadar azdır.

Yüzünde Sakal, Bıyık olmadığı gibi, genellikle saçları da dökülmez.

Peki niçin Saç vardır?

Saç kesmek, Boyamak, Peruk takmak kadının yaradılışında ki endama hakarettir. Bir nevi haram katmaktır.

Kısacası Yaradılış güzelliğine hakarettir.

Bu durum ise Allah’a isyandır.

Aslın da Haram yoktur.

Helal olanı, yani Allah’ın maddi ve manevi temiz yarattığı nimetleri, güzellikleri bozmak onu Haram’a çevirmek demektir ki, bu yaradılışa karşı bir hürmetsizliktir.

Allah’ın yarattığına karşı bir nevi beğenmemek, istememek isyanıdır.

Saçlı kadın başkadır.

Güzeldir, Saçı okşanan kadın büyük bir keyif duyar.

Dünya’da gerçek Hint Kadını ve İspanyol kadını katiyen saçını kesmez!

Seven bir Hintli kadından korkulmalıdır, o her şeyi yapabilir.

İspanyol kadını ise Sevdiği için ölmeyi ve sevilmediği taktir de öldürmeyi çok iyi bilir.

Bu iki kadındaki hasletlerin sebebi de, Saçlarını kesmedikleri içindir.

Bu lafı da örseleyip, hor görmeyiniz Hakikattir.

Tabi, Kadın saçının ne olduğunu anlayabilirsen.

Saçını şekilden şekle sokana, kesene bizim lafımız yoktur.

Her şeyin bir görünen bir de görünmeyen tarafı vardır. Görünmek, o görünmeyen tarafı örtmektir.

Görüneni görmede bir hüner yoktur, Görünmeyeni görmede hüner vardır.

Görünenler vardır.

Aslını bilmeyenler, o görüneni normal görürler.

Ve o görüneni değiştirmeye çalışırlar. Oysa ki aslına hakaret ettiklerinin farkında değillerdir ve kendi acizliklerini ortaya koyarlar.

Kuran-ı Kerimde;

“Yâ eyyuhe’n- nebiy kul…”

 “Ey nebiy”

Yâni emirlerimi vahiy vasıtası ile alıp kullarıma tebliğ eden. Demektir.

“Eşlerine, kızlarına, müminlerin kadınlarına sokağa çıkarken üstlerine örtü almalarım söyle, kendilerinin namuslu olduklarını böylelikle ilân ederler…”
Câriye ve kölelerden tefrik edilmek için.

Azhâb sûresi.

“Biz onları câriye sandık!” demesinler,

“Örtülerini omuzlarından aşağı sarkıtsınlar.”

*** Erkek ve kadının o zaman başları örtülü idi.

Bu noktaya çok dikkat ediniz, Peygamberimiz zamanın da durum böyle idi. Hem Kadının hem de Erkeklerin başları kapalı idi.

Hudeybiye Anlaşması yapıldığı zaman: ”Sizden bize İslam olur müşrik gelirse biz size göndereceğiz. Sizden bize gelirse biz göndermeyeceğiz!” bir anlaşma yaptılar orda.

Ebu Cendel isminde birisi çıktı ortaya, yolu kesmeye başladı. Müşrikler gelmiyor Şam’a gitsinler.  Ebu Cendel. Nihâyet kırk kişi oluyorlar.  Hüdeybiye Anlaşması gereğince İslamlar, müşriklerden İslam olursa kabul etmiyor.

Resulullah kabul ediyor.

Müşrikler ise yol kesmeye devam ediyorlar, Ebu Cendel ve taifesi.

Bu arada Resulullah sallallahu aleyhi vesellemin mübarek kızlarından birisi Ümmü Gülsüm.

Hicretten üç dört ay evvel, Resulullah Ümmü Gülsüm’ü evlendirmiştir.

Evli.

Torun-u Resül karnında, yani Resulullah’ın kızı gebe çocuğuna.  Hicret başlamadan aşağı yukarı bir buçuk ay evvel.

Resulullah’ın önüne çıkıyor kocası: “Bu kızı götürmeyeceksin!” diyor.  “Ben bir yere gitmiyorum!” diyor.

Nihâyet Resulullah hicret ettikten sonra, Ümmü Gülsüm, Medine’ye kaçarken kızcağız.  Yolda müşrikler yakalıyorlar bunu.

Ümmü Gülsüm’ü katlediyorlar, karnını yarıyorlar.  Torunu Resulullah’ı da param parça ediyorlar.

Nakebe isminde bir herif!

Resulullah’a gidiyor haber.  Mübarek gözlerinden yaşlar gelmeye başlıyor.  Sahabe-yi Kirama diyor ki: “O Nakebe’yi bulduğunuz yerde katledin!” diyor.

Aradan üç dört sene geçiyor, Nakebe dağlarda.  Bir gün Medine’ye geliyor, çarşaf giymiş.

Doğru Hazreti Ebu Bekir’e gidiyor, tanıyorlar.  Ya Eba Bekir! Ben İslam olacağım. Beni Huzur-u Risâlet penahiye götür!” diyor.  Ebu Bekir halim bir zât-ı muhterem. Allah şefaatine nail eyleye.  “Ben yapamam diyor. Git emr-i Resul vardır. Şimdi kılıcımı alır kafanı keserim senin!” diyor.

Kalkıp gidiyor.

Hazreti Ali Efendimize gidiyor.  Hazreti Ali diyor ki: “Buradan kuyruğunu kır, yoksa katlederim seni!” diyor.

Hazreti Osman’a gidiyor, o da: “Aman git!” diyor.

Hazreti Ömer’e zâten gidemez, görür görmez katledecek Ömer çünkü.  Onun şakası makası yok, Allah’ın zaptiye nazırı.  Hiç, derhal kılıç şeyinde “hıpp!” dedimi kafayı vurur, hiç şakası yok. Hz.Ömer’in.

Bir arasını buluyor, Resulullah’ın sahabeler otururken huzura giriveriyor.  Bu Nakabe, hemen yüzünü açıyor.

Herkes Emr-i Resul var ya.  Resulullah: “Yoooook!, durun bakalım” diyor.

Bu adamcağız orada: “Eşhedu Enla İlahe İllallah ve Eşhedu enne Muhammeden Abduhu Resulullahu!” diyor.  “Ya Resulullah islam oldum!” diyor.  “Beni affeyle!” diyor.  Ağlamaya başlıyor.

Cenâb-ı Sallallahu Aleyhi Vessellem gözlerinden yaşlar akıyor.  “Ben affettim, Allahım da affetsin!” diyor.  Kızını param parça etmiş adamı!.

O devirde Kadın’da, Erkek’te örtünürdü Ağam.

O halde!

“Mümin kadınlar süslerini kendiliğinden görünen kısımları müstesna açmasınlar. Baş örtülerini yakalarının üzerine salsınlar.”

Nûr sûresi.

 

Eee bu Kadınların Başları zaten örtülü, Göğüslerini örtsünler.

Peki Niçin?

Bu Nokta çok mühimdir.

Meme, İki Meme Arası, Süt…

Bu emre göre örtülmesi farzdır.

Süt Kan’dan süzülür…

Açılması emre, farzsa aykırıdır. Bu hal Kadının bizzat kendisine aittir. Bu hale kimse müdahale edemez.

Ayette Peygamber vasıtası ile “Onlara Söyle” deniliyor.

Kuran-ı Kerim’de, hiçbir Ayet de Kadına Doğrudan doğruya Hitabet yoktur.

Erkeklere vardır.

Kadının Namazda başını usulü uyarınca örtmesi ilahi emre gösterilen edebin ifadesidir.

Evde giyilen kıyafetler ile sokağa çıkmamak İslami bir emirdir.

Türban, Takya, Erkeklerde serpuş doğru değil ve hakiki İslam işi değildir. Erkeklerde takya yahudi işidir.

Kadınlarda ise Türban doğru değildir.

Bunun yerine, bir Yaşmak kullanmak emrin yerine gelmesine kafidir.

Saçı kesik olanda ise baş örtmeye lüzum yoktur.

Lakin Çirkin olmamak şarttır. Örtü çehresini güzelleştirmelidir.

Başın örtülmesinin veya Açık olmasının İlericilik veya Gericilik ile alakası katiyen yoktur.

İlericilik nedir? Lütfen anlatınız.

Peki, Gericilik nedir? Nefretle söyleyiniz de bizde anlayalım, öğrenelim.

“Bu sözümüz ne yobazlara nede aydın geçinenleredir…”

Yazıklar olsun!

Bu devirde içki içmek ilericilik, içmemek gericilik… Daha bunun gibi çok sözler var,  iki tarafta bir birleri ile mücadele edip dururlar.

Bu Memlekette Aptal görünüp, Akıllı insanların olduğunu hatırlatırım bu gibilere.

Onlar ki, basit bir şekilde, hiç kimsenin gözüne çapmadan, işine karışmadan yaşayıp giderler bu Dünya’da.

Bilgi bilgisizliği içinde kalmak en büyük cehalettir.

Yüca Allah, insanları mutlu olmaları için yaratmıştır, türlü türlü Nimetler yaratmıştır, imkanlar sunmuştur.

Güç vermiştir.

Akıl ve Zihin vermiştir, İyiyi kötüyü bildirmiştir.

Bakarsan iyi veya kötü diye bir şeyde yoktur.

Her şeyi Allah yarattığına göre, her şey iyidir, güzeldir. İşte bunu kullanma marifeti iyi veya kötüyü doğurur.

İnsan serbest bırakılmıştır, Bir insanın işleri kötüye veya iyiye gidiyor ise bunun sebebi kendisidir.

Onun içindir ki aşırıya gitmemek gerekir.

“İnnehu lâ yuhibbü’l mu’tedin.”

Allah haddi aşanları sevmez.

Aşırılılığın iki türü vardır;

Mantığı hiç hesaba katmamak ve Mantıktan başka hiçbir şeyi tanımamak.

Son olarak;

Saç kadının dışarı vurmayan iç güzelliğinin tecellisi, görünüşüdür.

Şu husus unutulmamalıdır ki!

“ALLAH bir kimseyi ancak ona verdiği şeyle mükellef tutar. ALLAH bir güçlüğün arkasından bir kolaylık ihsan eder.”

Talâk sûresi.

 

***** / *****

يَا أَيُّهَا النَّبِيُّ قُل لِّأَزْوَاجِكَ وَبَنَاتِكَ وَنِسَاء الْمُؤْمِنِينَ يُدْنِينَ عَلَيْهِنَّ مِن جَلَابِيبِهِنَّ ذَلِكَ أَدْنَى أَن يُعْرَفْنَ فَلَا يُؤْذَيْنَ وَكَانَ اللَّهُ غَفُورًا رَّحِيمًا

“Yâ eyyühen nebiyyü kul li ezvacike ve benatike ve nisail mü’minine yüdnine aleyhinne min celabibihinn zalike edna ey yu’rafne fe la yü’zeyn ve kanellahü ğafurar rahiyma : Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve müminlerin kadınlarına (bir ihtiyaç için dışarı çıktıkları zaman) dış örtülerini üstlerine almalarını söyle. Onların tanınması ve incitilmemesi için en elverişli olan budur. Allah bağışlayandır, esirgeyendir.” (Ahzab 33/59)

وَقُل لِّلْمُؤْمِنَاتِ يَغْضُضْنَ مِنْ أَبْصَارِهِنَّ وَيَحْفَظْنَ فُرُوجَهُنَّ وَلَا يُبْدِينَ زِينَتَهُنَّ إِلَّا مَا ظَهَرَ مِنْهَا وَلْيَضْرِبْنَ بِخُمُرِهِنَّ عَلَى جُيُوبِهِنَّ وَلَا يُبْدِينَ زِينَتَهُنَّ

“Ve kul lil mü’minati yağdudne min ebsarihinne ve yahfazne fürucehünne ve la yübdine zinetehünne illa ma zahera minha vle yadr**** bi humurihinne ala cüyubihinne ve la yübdine zinetehünne…. : Mümin kadınlara da söyle: Gözlerini (harama bakmaktan) korusunlar; namus ve iffetlerini esirgesinler. Görünen kısımları müstesna olmak üzere, zinetlerini teşhir etmesinler. Baş örtülerini, yakalarının üzerine (kadar) örtsünler….” (Nûr 24/31)

Takayyüd : Bağlanma. Bağlı olmak. Kayıtlı bulunmak. * Çalışmak. Çabalamak. Uğraşmak. * Dikkatli davranmak.

ادْعُواْ رَبَّكُمْ تَضَرُّعًا وَخُفْيَةً إِنَّهُ لاَ يُحِبُّ الْمُعْتَدِينَ

“Üd’u rabbeküm tedarruav ve hufyeh innehu la yühibbül mu’tedin : Rabbinize yalvara yakara ve gizlice dua edin. Bilesiniz ki O, haddi aşanları sevmez.” (A’raf //55)

لَا يُكَلِّفُ اللَّهُ نَفْسًا إِلَّا مَا آتَاهَا سَيَجْعَلُ اللَّهُ بَعْدَ عُسْرٍ يُسْرًا

“…la yukellifullahu nefsen illa ma ataha seyec’alullahu ba’de ‘usrin yusren :… ALLAH hiç kimseyi verdiği imkândan fazlasıyla yükümlü kılmaz. ALLAH, bir güçlükten sonra bir kolaylık yaratacaktır.” (Talâk 65/7)

 

Günler Hayır olsun. Allah Sizinle.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Yorum Bırakın

Your email address will not be published. Required fields are marked *