Bela Sopası ve Eşeklik

Vakitlerden bir vakit, divan kurulmuş.

Hazreti Ebu Bekir Radiyallah ahn , Huzur-u Risâlette oturur imiş.

Dişi ağrırmış mübareğin. Ağrı o kadar şiddetlenmiş ki, tahammül hududunu aşmaya başlamış ve gözlerinden yaşlar akmaya başlamış.

Resûlullah bu halini görüp de;

“Ya Ebâ Bekir ne oldu sana?”” “Hiç ya Resûlullah!” demiş. “Hele hele” demiş.

“Ya Resûlullah Üç Gündür Dişim ağrımakta şimdi Huzurunuzda da Ağrı başladı ve Tahammül edemiyorum ve bu sebeple gözlerimden yaş geldi”

Resûlullah o mübarek elini uzattığı gibi Ağrı Bıçak kesmişçesine duruvermiş.

“Ya Ebâ Bekir, üç gündür Dişin ağrıyor da Bana niye söylemedin?” Demiş.

“Ya Resûlullah, bu gelen Allah’tandır, Allah’ı Sana mı şikâyet edeyim” demiş.

 

Şimdi bakıyoruz da etrafımıza herkes dertli.

“off aman başım ağrıdı, off aman aman kolum ağrıyor, aman başımıza bu halde mi gelecekti…”

Yoooo bu Müslümanlık değil kardeşlerim. Bu hal kâfirlikte değil. Bu hiçbir şeyliktir. Halinden şikâyet bir Müslüman’a yakışmaz, bu hal bir nevi Kaderi tenkid etmektir. Kaderi tenkid edenin ise muhakkak başı bir belaya çatar.

İşte bu sebep ile Müslüman’a Dünyayı şikâyet etmek katiyen yasaktır. İşte bu sebep ile Tövbe ve İstiğfar suyu ile her vakit yıkanmak gerek.

“Ama ben bir şey yapmadım, edepsizlik etmedim”

İnsan gaflette olur haberi olmaz da yapar, hiç farkına bile varamaz. Bak ceketinin omzuna toz değmiş, yav çırpıver elinle temizlensin, temiz olması daha iyi değimli? Paçana çamur bulaşmış çitileyiver azıcık Su ile. İşte bu da bir istiğfardır, Cesedi istiğfar. Saçın sakalına karışmış, düzeltiver yav, işte bu da Güzellik İstiğfarıdır. Temizlen güzel görün. Senin suretin nedir bunu bil bi kere hakkıyla. Allah’ın bütün Nuru senin yüzünde aks eder, görünür. İçi dışı Allah dolu İnsan’ın. Kevser Suyu ile yıka ve temizle işte İnsanı içini de Nur-u Resûlullah ile tıka basa doldur, Kalbine de Allah’ı soktuğun vakit her nefeste “Allah Allah” diye çarpsın o kalp. Herkesin çarpar aslında ama farkında değil bazıları. Onlar başka başka işler ile meşguller. Bu sebep ile elin kesilir de aklın başka yerde olduğundan farkına varmazsın, Cenkte korkunun içine saklanırsın da Kurşun gelir deler seni, korkundan Kurşunu bile fark etmezsin. İşte bu sebeple Müslüman kişi gözlerini açacak. Gözünü açacak ve Hayata, Her şeye karşı Güler Yüzlü olacak, Edepli olacak, Büyüklere hürmet, küçüklere şefkat gösterecek.

Hayvanlara, Nebatlara dokunmayın hoş görülü olun.

Yaşı koparmayın, yakmayın, çünkü onlar sürekli Allah’ı Zikreder de bizler göremeyiz. İman gözüyle bakıp da her şeyin taksiminin Allah’tan olduğunu görenler edep eder ve Hak olana dokunmaz. Bu dünyada Resûlullah’ın açtığı edeb ve terbiye yoluna girmeden ebedi saadete ulaşılamaz.

Asi olmayın!

Ne diyecektim ne anlatacaktım, hatlarım öyle karışık ki bu sıralar, satırlar geçiyor iç içe, düşünceler tarumar oluyor.

Sormayın halim nedir, Mevla’m ne eyledi ise öyledir.

Elestü bi Rabbiküm, Ben, sizin Rabbiniz değil miyim?”

kâlû belâ, Evet bizim Rabbimizsin” Dedik.

İşte İnsan gaflete dalar da bu sözleri unutur, isyana kapılır. Unuttu mu İsyana daldı mı ne mi olur? Hemen tepelenir, paralanır, ayağı kayar da yuvarlanır gider.

Hatta öyle bir sopa yer ki, yediği sopadan sersem olur.

“Dayak Cennetten çıkmadır”

Eskiler boşa konuşmamış, sen boş bakarsan boşa dersin eskilerin sözlerine, laf dersin lakırtı dersin. Amma ayan ve beyan hakikattir.

Bizim gibi Eşek olanlar bu sopayı çok sever!

Öyle bir sever ki, sopayı yedikçe yiyesi gelir derler ya, bizde uzun süredir bu sopanın tadına bakarız, öyle bir tadı var ki mis mis sormayın kardeşlerim. Sopanın şiddeti her geçen gün artmakta yiyen bizim gibi Eşeklerin ise beli doğrulmamakta, tadı başka canım bu sopanın, yiyen bilir.

Eşek olunca da Ses de çıkaramıyoruz, bir silkelensek şöyle bir kıpırdasak sopa kesilecek ama onu da yapamıyoruz, Sopanın geldiği yere edepsizlik olur diye. Eşek olana sopa şart, yoksa Eşekliğin ne anlamı kalır. Sopasız yük mü çekilir, sopa olmasa Odunu kim taşıyacak.

“kâlû belâ” vay sen misin unutan, sen misin bu sözü unutup alnını secdeye götürmeyen, mis gibi lezzetli sopalar var, bu unutmada, isyanda.

Aman siz siz olun Bizim gibi Eşek olup sopanın tadına da bakayım demeyin sakın. Bize bakmayın bizim Eşekliğimiz daha doğarken belirlenmiş ki, bu sebeple Sopa yemeden duramayız biz.

Eskiden Eşeklere Gök boncuk takalarmış boyunlarına, Nazar şey etmesin diye. Şimdi pek Nazara inanan da kalmadı, gerçi Gök boncuklu Eşek te pek kalmadı. Arabalar, Kamyonlar, Traktörler aldı ya yerlerini.

Ha ne diyecektim Bizde Doğar doğmaz takmışlar bir gök boncuk kolumuza, Otuz küsur yıldır da durur orda. Şimdi sesler geliyor yahu haram değil mi o diye? Haram tabi bizde biliyoruz, hatta Resûlullah’ın Hadisleri de var bu konuda. Kafkaslı hocam iyi bilir.

Sen dinle hele homurdanma…

Peki sen niye takıyorsun?

“Biz gök boncuğu Nazardan veya Başka şeylerden korkumuzdan takmayız, Biz Eşekliğimizi unutmayalım diye takarız. Eşek Eşekliğini unuttu mu sonuçları sıkıntılıdır.”

Eşek Ata atlar ama At Eşeğe atlamaz edebinden. Eşek Ata atladı mı, Katır ortaya çıkar bilir misiniz? Bunu da sonra anlatırız, sopanın tadından gözümüzü açarsak.

Biz sopanın şiddetinden ne dediğimizi biliyor muyuz?

Biz bu Eşeğin hal dizginlerini elimizde tutarız, bazen bırakır sopa yeriz, bazen sıkıca tutar arşa süreriz. “Budur muradı, budur huyumuz… Bize bu hal vardır.”

“Yaşayacaksın Veli yaşayacaksın… Günahın en pisini de, Sevabın en güzelini de… İşte o zaman anlayacaksın Kulluğun tadını…”

Sopa gerek Eşeğe! Yoksa nerden bilecek kulluğun lezzetini Eşek!

Biz binmişiz kendi Eşekliğimize, yolumuzda gideriz amma Bela, amma Sefa yol bizimdir, varacağı adres bellidir. Ellemeyin Eşeğimi, sonra çifte neyim atar, Eşek bu belli olmaz ne yapacağı.

Bir Mübarek zatı anlatılar bize. Bizde size anlatalım dilimiz döndüğünce.

Mübarek ağır hastalanmış, yataklara döşeklere düşmüş, artık bahar ömür solmuş sona gelmiş, yapraklar toprağa düşmekte.

Müridleri, Eşi, Dostu hep başında toplaşmışlar. Artık gitme vakti yakın bellidir.

Etrafındakiler sormuşlar;

“Efendim! Eğer emir vaki olur ise postunuzu kime verelim? Postu kime bırakacaksınız?”

Mübarek zat;

“Telaşeniz bu mu?

Üzülmeyin…

Post ehlini bulur.

Zira post hayvan postudur.

Yine kendisi gibi birini bulur Size!…”

Yani kardeşlerimiz biz Eşekliğimizden, yediğimiz sopalardan mutluyuz biliriz sahibimizden gelir.

Haşa Sahibimizi size mi şikayet edelim.

Bu sopalar yenmese, tekkeye odunu kim taşısın Eşekten başka, ki ocaklar daim tütsün.

Hahh sopadan aklım başıma az bir şey gelmişken Siz kıymetli kardeşlerimi de uyarayım.

“Olurda Eşekliğim tutar gecenin bir köründe Anırırsam işte o zaman uzak kalın benden. Zira Eşek niçin gece anırır Siz bilirsiniz”

Laf olanları söz sanıp aldanma, Deli’dir konuşur Veli sanma.

Günler Hayır olsun, Allah Sizlerle.

 

 

 

 

Yorum Bırakın

Your email address will not be published. Required fields are marked *